1 Haziran 2018 Cuma

Tam zamanı şimdi

Aradan üç yıl geçmiş, Ali Koç ilk adaylık sinyalini genel kurulda verdiğinden beri. Hatta Aziz Yıldırım bu konuşmayı alkışlamış, Fenerbahçe'lilerin içinde gelecek için bir heyecan kıpırtısı yaratmıştı.

O gün blokumda yazdıklarımı hatırlıyorum; "Ali Koç eğer Fenerbahçe'ye başkan olmak istiyorsa Aziz Yıldırım'ın desteğiyle bu makamı alacağını düşünmesin, ancak sandıkta O'nu ya da O'nun işaret ettiği bir veliahtını yenerek o makama gelebilecektir".

Kendisini Fenerbahçe ile özdeşleştirmiş, Fenerbahçe'yi hayatının ve kişisel ihtiraslarının odağı haline getirmiş, camianın bütün birimlerini çeşitli yöntemlerle kendi hükmü altına almış, 20 senelik başkanlık döneminde kulübün bütün hücrelerini istila ederek tepkisiz, duygusuz, ruhsuz bir robot yaratmış Aziz Yıldırım'ın "sözde" desteği ile kulüp yönetilemeyeceğini düşünüyordum. Ali Koç bir noktada Aziz Yıldırım'ın karşısına çıkacaktı.

Benim tanıdığım Aziz Yıldırım bırakın Ali Koç'a zamanı gelince destek olmayı, O'nun adaylığını açıkladığı gün kurulda yaşanan heyecanı kendine karşı bir hareket olarak algılamış ve bir kenara not etmiştir bile demiştim.

Zaman geçti, devran döndü ama işte o kaçınılmaz kader günü geldi.  

Ama ne güzel ki sonucu her açıdan belli olan bir kongreye gidiyoruz. Kaybedenin de kazananın da belli olduğu bir kongre bu. Kombineleri habersiz iptal edildiği için oğullarıyla birlikte maç günü kapıda kalan babalar bu sefer kaybetmeyecekler mesela. Ya da önce itibarsızlaştırılıp üstlerine birde  "paragöz", "ahlaksız", "hain" sıfatları yapıştırılarak kulüpten uzaklaştırılan değerler kaybetmeyecekler. Tribünde yönetime tepki gösterince en hafif tabirle tartaklananlar da kaybetmeyecek, yıllardan beri yalanlar, ilkesizlikler, tehditler, içinde boğulan cefakarlar da kaybetmeyecek. İyiler bu sefer kaybetmeyecekler. 

Aziz Yıldırım kaybedecek. "Onlar taraftarla beraberler, ben kongre üyeleriyle beraberim" diyebilerek velinimetinden çok farklı bir yola çıkmış, "taraftar gelmezse, yenisini buluruz" diyerek kendisini 3 Temmuz girdabından çekip almış insanları elinin tersiyle itecek kadar gaddar, nankör...

Kaybedecek.

"Fenerbahçe için içeride yatmak" gibi bir spor kulübüyle bağdaşmayacak bir konsept ortaya çıkarmış, Fenerbahçe'ye hizmet edenleri "içeride yatanlar" ve "içeride yatmayanlar" gibi bir kategorizasyon içine sokmuş, "içeride yatmış olmayı" kendini yüceltmek için argüman olarak kullanabilmiş biri nasıl bir spor kulübü yönetebilecek? Ya da "ben bu kulübün 20 yıllık başkanıyım, tabii ki seçim eşit şartlarda olmayacak" diyen faşist bir zihniyet, "istersem on sene kalırım" diyerek kongre üyelerinin haysiyetini ayaklar altına alan bir ego spor kulübü yönetebilir mi?
Yönetemeyecek. Kazansa da yönetemeyecek.

İki gün sonra attığımız oylarla bir devire son vereceğiz. Aziz Yıldırım'ın bu düellodan çekilmesini hiç istemiyordum. Sandıkta devrilmemiş bir Aziz Yıldırım her daim kulüp yönetiminin üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sallanıp duracaktı. Çok memnunum ki o gözünü karartan hırsı ve egosu nedeniyle hala kazanabileceğini düşünüyor. Aylar hatta yıllar once, işte o babanın kombinesini iptal ettiğinde, Alex'i itibarsızlaştırarak kovduğunda, Acıbadem ile sponsorluk imzaladığında, 3 Temmuz gazetecileri ile röportajlar, resimler verdiğinde, tribündeki kadınlara fırça attığında, şampiyonluk kutlamalarını taraftara zehir ettiğinde, takımı ben şampiyon yaptım diyerek şampiyon teknik direktörleri gönderdiğinde, bu kongreyi kaybettiğini göremeyecek kadar gözler kör olmuş.

İki gün sonra güneş doğacak. Sabaha karşı Kalamış sahilinde o güneşi seyrediyor olacağız. Öte yandan hayatın Pazartesi günü çok daha farklı zorluklar önümüze çıkartacağını çok iyi biliyoruz. Ama acıların takımından, şampiyonlar ligi çeyrek finaline çıkabilen, 3 Temmuz mengenesini çatır çatur kıran, nice 0-3'dan 4-3'ler yaşamış bir nesiliz biz. Ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz. 

Ne de olsa yetiştirme taraftarız.(!)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder