22 Aralık 2010 Çarşamba

Takke...

Ayaktopu'nu bir köşeye buraktığımdan beri aradan bir buçuk ay geçmiş. Ekim sonundan beri uğramamışım Blog'uma.

İçimden birşey yazmak gelmedi ki...

Önce Platini'nin Şampiyonlar Ligi'ni nasıl üçüncü sınıf bir turnuvaya çevirdiğiyle ilgili örnekler vermeye niyetlendim. Mesela bu sene ilk 16'ya ilk iki potun dışında sadece üç takımın kalması irdelenebilirdi. Eskiden "CL maçı olsun da taştan olsun" diye düşünürken artık grup maçlarının ancak "seçmece" seyredebilir hale geldiğini yazabilirdim.

Bir diğer konu Barcelona'nın Real Madrid'i alay ede ede yenmesi olabilirdi. Hatta Barcelona demişken Messi'nin pres yapmadığını, Real Madrid tarafında ise Mesut'un savunma ile uzaktan yakından ilgisi olmadığının üzerinde durup Türkiye'deki Kocaman kankalarına çıkarımlarda bulunabilirdim.

Ama hep şu 30 Ekim akşamı yazdığım son Ayaktopu'nun son paragrafına kilitlendim.

"...Fenerbahçe'nin çektiği fikstürün en zorlu kısmının aşılmış olmasıdır. Fenerbahçe ligin zirvesindeki üç takımla deplasmanda oynarken, ezeli rakipleriyle de ilk maçlarını tamamladı. Eğer biz yanılıyorsak ve Aykut hakikaten başarılı olmaya bir teknik direktör ise ikinci yarının başına kadar güllük gülistanlık fikstürün keyfini çıkartabiliriz....
...bu fikstürde eğer Aykut Kocaman'la ilgili pozitif düşünenler haklılarsa Fenerbahçe'nin ilk yarıyı ilk ikide bitirmesi kaçınılmaz olacaktır.
Aksi halde takke düşer ve kel görülür."


Bugün, 22 Aralık günü, 30 Ekim'de altı olan puan farkı dokuza çıkmış durumda. Fenerbahçe tarihinde ilk defa Türkiye Kupası'na daha gruplarda veda etmek üzere. Fenerbahçe Aragones zamanında bile bu grup maçlarına yedek kadro ile çıkar ve elini kolunu sallaya sallaya finallere doğru çıkardı. Kocaman'ın sene başında Alex'in şampiyonluk istatistiği ile ilgili bir demeci vardı. Hani şu 2005 yılını bir kenara atıp "beş yılda bir şampiyonluk"tan bahseden demeç. O altı yılda Fenerbahçe kupada dört final iki de yarı final oynamışken bu seneki fiyaskoyu Hoca acaba nasıl açıklayacak?

Avrupa kupalarından onbeş gün içinde iki kere elendik. Büyük takımlara karşı oynadığımız maçlarda tek bir galibiyetimiz yok. 10 yıllık "Kaide" yerlebir oldu. Ligde liderden dokuz puan gerideyiz. Ve kupadan eleniyoruz. Maalesef Fenerbahçe'nin 21. yüzyılda oturttuğu kişiliğin ve dominansın Aykut Kocaman nedeniyle yitip gittiğinin kimse farkında değil mi?

Takke düşüp, kel gözükmedi mi?