30 Ekim 2010 Cumartesi

Şimdi hasat zamanı

Fenerbahçe'nin kadrosu bugün Türkiye'nin tartışmasız açık ara en iyi kadrosu olmasına rağmen, gerek Aykut Kocaman'ın takıntıları, gerekse yönetiminin klasik basiretsizliği nedeniyle iki en önemli transferin, Yobo ve Niang, geç yapılmasıyla, hem ligde liderin altı puan arkasında kaldı hem de kendini Avrupa arenasının dışında buldu.
İlk geldiği günden beri Aykut Kocaman'ın geçmişinde hiçbir başarısı olmadan bu göreve getirilmesinden, getiriliş şeklinden, geçen seneki başarısızlıktan kalan soru işaretlerinin cevaplanmamasından rahatsızlık duymuş biri olarak, üzerine birde Kocaman'ın Alex takıntısının medya kankalarının körüklemesiyle iyice günyüzüne çıkmasına şahit olmak bana Kocaman'a karşı isyan bayrağını açtırdı.
Bu bayrağı indirmemekle beraber iyimser olmaya da çalışıyorum. Konya maçında Alex'siz gelen başarı, kankaları başta olmak üzere medyada zafer çığlıklarının artmasına neden olurken, kadronun ancak Özer'in sakatlanmasıyla eğrisinin doğrusuna denk gelmiş olması gözardı edildi. Galatasaray maçında da en baştan yanlış çıkan kadroyu, Kocaman'ın tekrar dengelemek için gene Alex'sizliği tercih etmesi de işine gelmeyenlerden başka kimsenin dikkatinden kaçacak gibi değildi.
Bütün bu Kocaman yanlışlarına rağmen ümitli olmak için birkaç faktör var. Önce Aykut Kocaman'ın artık Alex yanlışından geri dönmeye meyletmesini görmemek mümkün değil. Alex Galatasaray maçı hariç, daha zorlu Bursaspor maçı dahil son üç maçta da 90 dakika sahada kaldı. Bu en azından Kocaman'ın tahammülsüzlüğünün bittiğini gösteriyor. İyimser olursak Galatasaray maçı öncesi Alex'in sakat olmasını ve aynı hafta grip geçirmesi de Aykut Kocaman'ın Alex'i oyundan çıkarması için geçerli bir mazeret olarak görülebilir.
İkinci faktör ise Fenerbahçe'nin kadrosudur. Bu kadro anadan doğma bir solbek ve oyunu iki yönlü oynayabilen bir orta saha futbolcusu ile Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi kadrosu olabilir. Bir üçüncü faktör ise Fenerbahçe'nin çektiği fikstürün en zorlu kısmının aşılmış olmasıdır. Fenerbahçe ligin zirvesindeki üç takımla deplasmanda oynarken, ezeli rakipleriyle de ilk maçlarını tamamladı. Eğer biz yanılıyorsak ve Aykut hakikaten başarılı olmaya bir teknik direktör ise ikinci yarının başına kadar güllük gülistanlık fikstürün keyfini çıkartabiliriz.
Öte yandan rakipler önümüzdeki haftalarda devamlı birbirleriyle karşılaşmak durumundalar. Haftaya Trabzon-Galatasaray, bir hafta sonra yani 12. hafta Bursa-Trabzon, bir hafta sonra Kayseri-Galatasaray, sonra Galatasaray-Beşiktaş ve Bursa-Kayseri ve 15. hafta ise Beşiktaş-Bursa maçlarında en azından toplam 18 puan, en iyi ihtimalle ise 24 puan kaybedecekler. Bu fikstürde eğer Aykut Kocaman'la ilgili pozitif düşünenler haklılarsa Fenerbahçe'nin ilk yarıyı ilk ikide bitirmesi kaçınılmaz olacaktır.
Aksi halde takke düşer ve kel görülür.

24 Ekim 2010 Pazar

"İstisna" olarak kalmalı...

Galatasaray'ın Ankaragücü mağlubiyeti ile içine düştüğü durum ve geçen hafta Konya'da oynanan etkili futbol biz Fenerbahçe'lileri gerçeklerden uzaklaştırdı.

Oysa ne diyorduk biz? Aykut Kocaman Fenerbahçe'nin yıllardan beri alışık olduğu düzenden ödün verdiği sürece derbi maçlarda geçtiğimiz senelerde kurduğumuz üstünlüğümüzün ortadan kalkması kaçınılmaz olacaktı.

Beşiktaş maçında bunu yaşadık. Ve maalesef bugün de "Kadıköy Kaidesi"ne en iyimser tahminle "ara verdik".

Kadroları gördüğümüz anda Fenerbahçe'nin orta sahayı rakibine teslim edeceği, golleri ise ancak usta ayakların anlık parlamalarından bulabileceğini öngörmeliydik. Stoch ve Dia Fenerbahçe'nin alışılageldiği 4-4-1-1 sisteminin orta saha kanat futbolcuları için fazla güçsüz, savunma özelliklerinden uzak ve belki de fazla "kanat" adamlarıydı.

Aykut Kocaman en azından bir kanatta bu iki futbolcudan birinden taviz vermeli ya Caner-Santos ya da Gökhan-Kazım ikilisiyle opyuna başlamalı idi. Ya da şanslı şekilde tek pozisyona giremeden 0-0 berabere kapatılan ilk yarının ardından eski sisteme doğru adımlar atılmalıydı.

Ama Kocaman'da artık Alex öyle bir takıntı haline gelmişti ki, çareyi sistemi düzeltmeye çalışmakta değil oyunun ikinci yarısında bütün orta sahada toparlayıcı rol almaya başlayan, her topa basan, Niang'a mükemmel bir asist yapan (ama ahlaksız yan hakemin ofsayt bayrağını sanvar kaldırdığı) Alex'i çıkarmakta buldu. Oysa şimdi konuşmasını dinlediğim kadarıyla "Alex'i topla buluşturmayı beceremedik" diyor olması benim için teşhisi doğru koymuş olmasına rağmen gene de Alex kompleksine başeğdiği anlamına geliyor.

Alex'in çıktığı altmışbeşinci dakikadan sonra oyuna ikinci yarının başından itibaren ağırlığını koymaya başlayan Fenerbahçe'nin etkinliğinin bir anda azalmış olması, son on dakikada taraftarın dakika sayar haline gelmesi, bu sene her büyük maçta yaşadığımız bir sorun haline geldi. Ve bu sorunun nedeni, Zeman'dan onbir sene sonra Fenerbahçe tarihine tersten girmeyi başaran Aykut Kocaman'ın Alex takıntısıdır.

Bugün oynanan maç bu sene yanlış 11le çıkıp yaptığı yanlışı Alex'i çıkartıp yeni bir yanlışla telafi etmeye çalıştığı üçüncü maçtır. Üzerine bir de Alex'siz çıkma hatasını yaptığı maçlar var tabii.

Ve son bir söz de tribünler için söylememiz gerekiyor. Fenerbahçe kongre üyeleri Aziz Yıldırım'dan günü geldiğinde tribün ruhunu bu kadar söndürmüş olmasının da hesabını saçma sapan transferlerde sağa sola saçtığı, çar çur ettiği milyon dolarlarla birlikte sormalıdırlar.