5 Ağustos 2010 Perşembe

Kılavuzu karga olanın...

Eğer kılavuzlardan biri Fenerbahçe'nin UEFA gruplarında şansını değerlendirirken "Bir İtalyan, bir İspanyol, bir Alman, bir İngiliz ve (Fenerbahçe'yi kastederek) bir Fransız. Futbola Fransız" diyecek kadar Fenerbahçe'yi sakız yapmayı seven, bu cümlelerine de alaycı kahkahalarını da ekleyecek kadar densizleşen bir futbol dehası olursa...

Bir diğeri ise duvarında asılan "Racism" konu başlıklı bir posteri "yarışımcılık" diye tercüme edip üzerine paragraflar yazan, 90 yaşındaki anneannemin bile "bu akşam çok güzel maç varmış" dediği, futbolun Nirvana'ya ulaşacağı günlerce önceden öngörülen 2006 Chelsea-Barcelona maçında nasıl sinemaya gittiğini, gittiği filmi çok beğendiğini anlatan bir Boğaziçi mezunu futbol(!) yazarıysa...

Mehmet Demirkol ve Altan Tanrıkulu'ndan bahsediyorum...

Sevgili Hocamiz Aykut Kocaman'ın ilham aldığı kankalarından...

Kılavuzu karga olanın başına ne geldiğini bilmiyor muyuz?

"Bu takımda Alex'e yer yok" diyebilen Demirkol. "Kimse dokunulmaz değildir" diye yazabilen Tanrıkulu...

Maçın sonundaki yorumları seyreden var mı? Futbol dehamız Demirkol "devre arasında acaba Alex'in yerine Selcuk'u alır mı diye konuştuk" diyerek yapılan yanlışa nasıl ortak olduğunu da densizce gözler önüne serebiliyor.

Fenerbahçe 1-0 geride. Şampiyonlar Ligi'nde tur atlamak için gol atması gerekiyor. Ve futbol dehalarının aklına gelen çözüm Alex'in yerine Selçuk'u takıma koymak. Bunun iki sene önce yenik devam edilen 10 kişilik IBB karşısında Alex'i çıkaran Aragones'in yaptığından ne farkı var?

"Alex yaşlandı, daha az oynamalı" argumanı teknik olarak bir yere kadar kabul edilebilir. Ama takımının yarısı eksik, diğer yarısı sorunluyken, bu göreve nasıl geldiğin belli değilken, ilk maçtaki sefaleti görmüşken, bileğini kessen sarı-siyah kan akacak kadar fanatik bir Young Boys'lunun en vahşi rüyalarında bile göremeyeceği bu değişikliğe imza atarsan...

O zaman bu blog'un yazarı ayağa kalkar. Senin bu takımın başına nasıl geçtiğini sorgular. Takımın Mayıs ayında olduğundan bir yüzyıl geride durmasının nedenlerini, son bir senedir takımın içinde olmana rağmen bu süreçte ne faydan dokunduğunu düşünür.

Suçun buyuk bölümü dünyanın en paragöz adamlarından biri olan Daum'u bile mazlum hale sokabilecek çirkinlikte bir uzaklaştırma operasyonun başrolünü oynayan Aykut Kocaman'da değil tabii...

Son bir cümlede son bir senedir yazdığı yazılarla adeta Aykut Kocaman'ın medyadaki tetikçisi haline gelen Şeytan'ımıza...

"Şampiyonluk şansı sıfır" Fenerbahçe'nin şampiyonluğu nasıl kaçırdığını gördük. "Zico gitmeli", "Daum gitmeli" anafikirleri üzerine paragraflar döşenen Rıdvan, dünkü maçtan sonra "sorun teknik direktörde değil, futbolcuda, sistemde" demeye hiç utanmıyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder