18 Eylül 2010 Cumartesi

"O sene, bu sene" olmalı

Hani bazı seneler vardır, takımlar için psikolojik açıdan çok önemli olan...

"Bu sene olmazsa, bir daha olmaz" denir.

Trabzonspor işte bu senelerden birini yaşıyor. Ne tesadüftür ki böyle bir sezonu bugünden 15 yıl önce gene aynı teknik direktörle yaşamışlardı.

O sene olmayınca, işte bir daha olmadı. Trabzonspor 15 yıldır ligin son haftasına şampiyonluk umudu taşımadı. Bu dönem içinde mesela 2004 yılında Ziya Doğan'ın mucize serisi ile umutlarını sondan bir haftaya kadar taşıyabildiler. Ya da bir Ersun Yanal klasiği ile ilk yarıyı lider bitirebildikleri de oldu.

Ama işte o 1996 havası bir daha yakalanamadı.

Acaba bu sene ellerindeki fırsatın farkındalar mı?

Fenerbahçe ve Galatasaray arabalarının neredeyse "start"ta stop ettiği, Beşiktaş'ın abartıldığı kadar bir kadro olmadığı ve mutlaka yeni teknik direktöre alışma sürecinin getirdiği olumsuzlukları yaşayacağı, Bursaspor'un Avrupa arenasında kafasını gözünü kıracağı bu sene, Trabzonspor, güçlü ve oturmuş kadrosu, eskisinden çok farklı, kendini geliştirmiş olduğunu düşündüğüm, camianın yetiştirdiği teknik direktörü ile şampiyonluğun en büyük favorisiydi.

"-di" eki kullanıyorum. Bu eki kullanmamın nedeni tabii ki dünkü Manisa maçı skoru değil. Artık şampiyonluk puan bareminin 70'lerin biraz üzerine çıkabileceği bir sezon içinde alınan mağlubiyetlerin büyük önemi yok.

Ama beni düşündüren camiadaki "farkındalık" derecesi.

27 sene sonra gelebilecek şampiyonluğun önündeki en büyük engelin camialarının içindeki alışılageldik hastalıkların nüksetmesi olduğunu hala farkedememe...

Ve maalesef bu hastalığın sendromlarını geçtiğimiz hafta görmeye başladık. Olmadık nedenlerle istifa eden yöneticiler, yuhalanan futbolcular, boş tribünler...

Biz bu hikayeyi biliyoruz.

Dikkat..."Bu sene olmazsa, bir daha olmaz".

Şu yazımın sonuna da Şenol Güneş ile ilgili birkaç paragraf ekleyeyim. Şenol Güneş benim için her zaman "vasat" bir hoca olmuştur. Milli takımda da, kendi takımında da en iyi kadroyu çıkarmayı iyi bildiğini, ama takıma ekstra birşey katamadan, kendinden zayıf rakiplerini yenip, kendinden güçlü hiçbir rakibi yenemediğini düşündüm hep. 1996'daki Trabzon kadrosundan tek iyi kadro Fenerbahçe'deydi. Fenerbahçe şampiyon oldu, üstelik Trabzon'u yenerek. Türk milli takımındaki performansına da dikkat edin. Maç günü oynadığımız takım eğer FIFA sıralamasında altımızdaysa yendik, üstümüzdeyse yenildik. Bu durum elemeler olsun, Dünya Kupası finalleri olsun devamlı yaşandı, ta ki son maçı olan Moldovya maçına kadar.

Fakat geçen sene Şenol Güneş Türkiye Kupası finalinde Daum'un Fenerbahçe'sini futbol olarak madara ederken elindeki kadro Fenerbahçe'den daha iyi değildi. O maç bence bu senenin işareti oldu. Şenol Güneş'in artık kendini farklı seviyelere çıkartmış olduğunu düşünüyorum. zaten bu nedenle Trabzonspor bu senenin önemini bilmeli. Şartlar onlar için hiç bu kadar uygun olmamıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder